Düşünceleri yüzünden diri diri yakılan Giordano Bruno

Asıl adıyla, Filippo Bruno, 1548 yılında Napoli yakınlarındaki Nola’da doğmuş, Giordano adını 15 yaşındayken girdiği Napoli’deki ünlü San Domenico Maggiore Manastırında almıştı. Bir zamanlar ünlü düşünür Aquinas’lı Thomas’ın da ders verdiği manastırda 10 yıl süreyle Platon’un ünlü öğrencisi Aristotales’in felsefesi üzerine eğitim gören Bruno, dışa dönük kişiliği, gözünü budaktan sakınmayan cesareti ve ateşli üslubu ile hocalarının tedirgin etmişti, çünkü manastırda öğrencilerden istenen özgürce düşünmeleri değil, bir zamanlar Aristotales tarafından formüle edilmiş yanıtları tekrar etmeleriydi. Üstüne üstlük, gizemci simyagerliğe ve İsa’nın tanrısal özünü reddeden Ariusçu düşüncelere merak sardığı için Engizisyonun da hışmını üzerine çeken Bruno’ya bir süre sonra, manastırdan ayrılmaktan başka yol kalmayacak, 1576’da başlayan uzun Avrupa yolculuğu tam 24 yıl sürecekti… 

Aslında o dönemde bir filozofun ya da din bilgininin yaşamını kazanmak için şehirden şehire taşınması pek adetten değildi ama Bruno için başka türlü bir yaşam mümkün değildi. Kaynaklarda yırtık pırtık giysiler giyen, yüzü açlıktan ve yorgunluktan çökmüş bir meczup olarak tasvir edilen Bruno, her gittiği yerde ateşli üslubu ve aykırı fikirleri ile krallardan bilim adamlarına, felsefecilerden devlet adamlarına uzanan geniş bir dinleyici kitlesini cezbediyordu. En cüretkar çıkışı, ‘Dünya’nın evrenin merkezinde olduğu’ şeklinde özetlenebilecek Aristotelesçi ‘yermerkezli’ astronomi anlayışına karşı, ‘evrenin merkezinde Güneş’in olduğunu’ söyleyen Kopernikçi düşünceyi desteklemek oldu. De la Causa, Principio e Uno (Nedenler, İlkeler ve Bir Üzerine) ve De l'Infinito, Universo e Mondi (Sonsuz Evren ve Dünyalar Üzerine) adlı kitaplarında topladığı bu görüşleri daha sonra Bruno’ya herhangi bir atıfta bulunulmadan, Galileo Galilei tarafından daha geniş biçimde tekrarlanacaktı. 

Engizisyonun Elinde

Her gittiği yerde sorunlarla karşılaşmasına rağmen Engizisyonun takibinden ve dolayısıyla ölüm tehlikesinden uzak yaşıyor olması bir şanstı. Ancak bunun pek farkında olmadığı anlaşılıyordu çünkü bir süre sonra hayatının hatasını (!) yaptı. 1591 yılı Ağustos’unda Venedikli soylu Giovanni Moncenigo’nun davetiyle, artık kendi dilini konuşmak, hemşerileri arasında olmak için İtalya’ya dönmeye karar verdi. Ve bir süre sonra korktuğu başına geldi: Venedik Engizisyonu onu sapkınlıkla suçlamaktaydı! 

Giordano Bruno’nun ne ile suçlandığını bugün bile tam olarak bilmiyoruz. Bunun nedeni, dava belgelerini içeren Papalık arşivinin Napoleon’un Roma Seferi sırasında Fransa’ya götürülmesi ve arşivin büyük bir kısmının zaman içinde kaybolması. Ancak, ikinci, üçüncü elden belgelerden anlaşıldığına göre Bruno’yu İtalya’daki hamisi Mocenigo ihbar etmişti. Gerekçe maalesef fazlasıyla kişiseldir: Mocenigo, Bruno’dan aldığı ‘belleğin güçlendirilmesi’ çalışmalarında başarısız olunca, kabahati kendi zavallı belleğinde değil Bruno’da bulmuş ve hocasını Engizisyona şikayet etmişti! 

Çiçekler Tarlası’nda biten hayat

Engizisyon yıllardır beklediği fırsatı iyi değerlendirdi. 27 Şubat 1593’te Roma’daki Sant’Uffizio Sarayı’na hapsedilen Bruno yıllarca sorguya çekildi. Defalarca nedamet getirmesi istendi ama o her seferinde reddetti. Hakkındaki iddianame ancak 1599 yılı Ocak ayında açıklandı. Nedamet getirmeyi yine reddedince, cezası 8 Şubat’ta yüzüne okundu. Kararı duyan Bruno şöyle demişti: "Eminim ki, bana cezamı açıklayan sizler, benden daha çok korkuyorsunuz!” 

İnfaz, 17 Şubat 1600’de Roma’daki Campo dei Fiori’de (Çiçekler Tarlası) yapıldı. Bir daha böyle ‘zararlı’ konuşmalar yapmaması için ağzına bir tıkaç tıkıldıktan sonra, kazığa bağlanarak diri diri yakılan Giardano Bruno’nun yürekli tavrı ile Bruno’nun ölümünden tam 33 yıl sonra onunla aynı şeyleri savunan Galilei Galileo'nun Engizisyonun kullandığı işkence aletlerine şöyle bir göz attıktan sonra fikrini değiştirmesi veya Galileo’ya toz kondurmak istemeyenlerin dediği gibi mahkeme salonunu terk ederken ürkekçe “Eppur si muove”, yani “siz ve ben tersini söylesek de o (Dünya) hareket ediyor” diye mırıldanması arasındaki fark, kıssadan hisse çıkarmayı bilenler için gayet esinlendirici olmalı.

(AYŞE HÜR)

Please Select Embedded Mode To Show The Comment System.*

Daha yeni Daha eski