Etik Düşünmeye Bir Örnek


Bu, Platon’un Kriron (Crito) adlı diyalogunun başında, ahlak felsefesinin babası Sokrates’in içinde bulunduğu durumdur. Diyalog, Sokrates’in yukarıdaki soruya verdiği cevabı ve bu cevaba ulaşırken nasıl akıl yürüttüğünü anlatır. Bu nedenle, bu diyalog, incelememiz için iyi bir başlangıçtır. Sokrates önce, izlenmesi gereken yaklaşıma ilişkin bazı belirlemeler yapar. İlk olarak, kararımızı duygularımızın belirlemesine izin vermemeliyiz; sorunu incelemeli ve en iyi akıl yürütme yöntemini izlemeliyiz. Olguları olduğu gibi algılamaya ve aklımızda bir soru işareti bırakmamaya gayret etmeliyiz. Bu tür sorular akla dayanarak cevaplanabilir ve cevaplanmalıdır. ikinci olarak, bu tür sorulara, insanların genel düşünme biçimlerine başvurarak cevap veremeyiz. İnsanlar yanılabilirler. Doğru olduğunu düşündüğümüz bir cevap bulmak için uğraşmalıyız. Bağımsız düşünmeliyiz. Son olarak, asla ahlaki olarak yanlış bir şey yapmamalıyız. Yanıtlamamız gereken tek soru, bize önerilen şeyin doğru mu yoksa yanlış mı olduğudur; bize ne olacağı, hakkımızda insanların ne düşüneceği ya da olan bitenle ilgili olarak ne hissedeceğimiz değil. Bunu söylerken Sokrates, aslında hapisten kaçarak yasalara karşı gelmemesi gerektiğini göstermek için üç yönlü bir iddia ileri sürer. İlki, asla hiç kimseye zarar vermemeliyizdir. Sokrates’in kaçışı, devletin yasalannın ihlali ve
önemsenmemesi anlamına geleceği için devlete zarar verecektir. İkincisi, eğer, kişi, bir devletten ayrılabileceği halde orada yaşamayı sürdürüyorsa, zımni olarak yasalara itaat etmeyi kabul etmiş demektir; buna göre Sokrates, eğer kaçarsa bir sözleşmeye aykırı davranmış olur; bu da yapılmaması
gereken bir şeydir. Üçüncüsü, kişinin toplumu ya da devleti, kişinin adeta ebeveyni ve öğretmenidir ve kişi ebeveynlerine ve öğretmenlerine itaat etmelidir.

Bu iddiaların her birinde Sokrates, arkadaşı Kriton ile birlikte üzerinde düşünerek geçerli gördükleri genel birn ahlaki kurala ya da ilkeye başvurur:

(1) Asla hiç kimseye zarar vermemeliyiz;
(2) Verdiğimiz sözleri tutmalıyız ve
(3) Ebeveynlerimize ve öğretmenlerimize itaat etmeliyiz ya da saygı göstermeliyiz. Sokrates, yine her bir durumda, olgusal bir bildirimi olan başka bir öncül kullanır ve kuralı ya da ilkeyi bu duruma uygular:
     (la) Eğer kaçarsam, topluma karar veririm;
     (2a) Eğer kaçarsam, sözümü tutmamış olurum;
     (3a) Eğer kaçarsam, ebeveynime ve öğretmenime itaat etmemiş olurum.

Böylece Sokrates, kendi özel durumunda ne yapması gerektiğine ilişkin bir sonuca ulaşır. Bu, ahlaki konularda tipik bir akıl yürütme biçimidir ve burada güzel bir şekilde resmedilmiştir. Bu ahlaki akıl yürütme biçiminde kişi, belli bir durumda ne yapacağına, belli genel ilkelere ve kurallara dayanarak karar verir; bu genel ilke ve kuralları, Aristoteles’in adlandırdığı gibi, bir tür pratik tasım
yoluyla, kendilerinden, tekil bir sonucun çıkarılacağı öncüller olarak görür. Kişi, genel ilkeler benimser ve bunları tekil durumlara uygular. Bu işlemin ne kadar doğal olduğunu Kritoriu okuyan herkes açık bir şekilde görecektir. Ama, bu noktada, bazı ahlak düşünürlerinin, ahlaka ilişkin düşünmenin mantığına yönelik farklı görüşlere sahip olduklarını açıklıkla bilmeliyiz, ikinci bölümde göreceğimiz gibi, eylem-ödevcileri ve “durum etiği”nin diğer taraftarları, ahlakta, genel yargılar yerine tekil yargıları temel alırlar; genel yargılan ise tekil durumlardan çıkarılan tümevanmsal genelleştirmeler olarak görürler; tabii, eğer genelkuralların varlığını kabul ediyorlarsa.

Sokraıes, Krilon'da, üç ilkesinin de aynı sonuca götürdüğünü düşünüyor olmalı. Ama, bazen iki ya da daha fazla kural aynı duruma uygulandığında bu böyle olmaz. Aslında, ahlaki sorunlann çoğu, ödevler çatışması”nın yaşandığı, yani, bir ahlak ilkesinin bir tarafa, bir başkasının ise diğer tarafa götürdüğü durumlarda ortaya çıkar.

Platon’un Savunma (Apology) adlı diyalogunda, Sokrates şunlan söylerken temsil edilir: Eğer, devlet, yaşamını, yaptığı öğretmenlik işini, artık geçmişte yaptığı gibi yapmaması koşuluyla bağışlarsa, o
buna itaat etmeyecektir; çünkü,

(4) Sokrates’e, Tann Apollo, öğretme ödevi vermiştir ve
(5) Sokrates’in öğretmenliği, devletin gerçek iyiliği bakımından zorunludur. Böylece Sokrates, bir ödevler çatışmasına girer. Ödevi, devlete itaat etmektir; ama diğer (4) ve (5) numaralı ödevlere de ve Sokrates, bunları devletin emirlerine itaat etmeye göre öncelik taşıyan ödevler olarak değerlendirir. Böylece, burada Sokrates, sorunu, sadece kurallara başvurarak değil, çünkü bu yeterli değildir, hangi kuralların öncelik taşıdığına karar vererek çözer. Bu, etikte, başka bir tipik akıl yürütme biçimidir. Kriron diyaloguna geri dönelim; Sokrates burada akıl yürütmesini, arkadaşlarının kaçış lehindeki iddialarına karşı, bir kaçak olmasının ya da sürgüne gitmesinin, gerçekten, kendisi için, arkadaşları için, hatta ailesi için bile iyi bir şey olmayacağını ileri sürerek tamamlar; ayrıca, ölümden sonra hayat olsa da olmasa da, ölümün, yapabileceğinin en iyisini yapmış olan yaşlı bir adam için kötü bir şey olmadığını da belirtir. Başka bir deyişle, karşı tarafın iyi hiçbir ahlaki temeli olmadığını ve sağduyusal temelden de -bu temel ancak ahlaki düşünmeyle kesinlik sağlanamazsa önem kazanır- yoksun olduğunu savunur.

Bütün bunlar ilgi çekicidir; sadece sivil itaatsizlik sorununa ilişkin klasik tartışmalardan birini ortaya koyduğu için değil, iki tür ahlaki sorunu ve düşünen ciddi bir ahlaki öznenin bunları nasıl çözeceğini resmettiği için de. Aynı zamanda, Sokrates’in uyguladığı etik anlayışını bize büyük ölçüde gösterir:

Birden beşe kadar olan ilkeler, bunlara ek olarak devlete itaat etmek ödevine karşı öncelik taşıyan dört ve beş numaralı ikinci kademe ilkeler. Devlete itaat etmek ödevi, Sokrates için, çok daha temel olan bir, iki ve üç numaralı ilkelere dayanan tûrevsel bir kuraldır. Kişi, kendi uygulayacağı etik görüşünü, bu iki soruna ya da benzer sorunlara tek başına nasıl çözüm bulacağını düşünerek geliştirebilir. Bu, iyi bir alıştırma olur. Böyle bir alıştırma sonucunda, Sokraıes’in, Kriton sorununa verdiği cevaptan farklı bir cevaba ulaştığınızı varsayalım. Bu şekilde, Sokrates’in ilkelerine karşı koyabilirsiniz, bunu Kriton yapmamıştı. Sokrates’e, geçerli gördüğü bir, iki ve üç numaralı ilkeleri nasıl doğruladığını sorabilirsiniz, Sokrates, size cevap vermeye çalışacaktır; çünkü o, etikte akıl yürütmeye ve kanıtlamaya inanır ve bilgiyi arar, doğru sanıyı2 değil. Bu noktada Sokrates, örneğin, iki numaralı ilkenin, dört ya da beş gibi çok daha temel bir ilkeden çıktığı için geçerli olduğunu savunabilir. Yani Sokrates, verdiğimiz sözleri, Tanrılar tarafından öyle emredildiği için ya da genel refah bakımından zorunlu olduğu için tutmamız gerektiğini ileri sürebilir. Ama elbette, eğer iyi bir temellendirmeniz varsa, onun daha temel ilkesini de sorgulayabilirsiniz (eğer temellendirme yapmadan sorgularsanız, gerçek bir diyaloga girmemiş olursunuz). Bazı durumlarda, Sokrates ile birlikte siz de, kaçınılmaz olarak, etik ilkelerin, özellikle en temel etik ilkelerin nasıl doğrulandığını sormak zorunda kalırsıruz ve bu soru muhtemelen, bir şeyin doğru, iyi, erdemli, adil ve benzeri olduğunu söylemekle ne denmek istendiği sorusuna götürecektir; bu soru aslında, Sokrates’in başka diyaloglarında çok sık sorduğu bir sorudur. (Örneğin, Euıhyphro diyalogunda, “doğru”nun aslında “Tanrılar tarafından emredilen” anlamına gelmediğini savunur.)

"Etik" William Frankene | İmge Kitabevi

Please Select Embedded Mode To Show The Comment System.*

Daha yeni Daha eski