Thomas Hobbes'dan alıntılar


Descartes ile yazışmaları bulunan, Harvey’le dostluk eden, kendisinden “gericiliğin hizmetinde köktenci” diye söz edilen, uzun Parlamentonun başlattığı İngiliz devriminin çağdaşı olan ve siyasa bilimini mekanik ilkelerini uygulayarak kurmak isteyen bu büyük İngiliz filozofu ne liberaldir ne de demokrat. Bununla birlikte hukuk devletinin ilk biçiminin kuramcısıdır. Doğal durumdaki savaşan insanların doğal haklarını doğal yasa adına Leviathan lehine devrettikleri sivil anlaşma kuramını tasarlamıştır. Hobbes aynı zamanda insan haklarının birincisi olan güvenlik hakkının da kurucusudur.

Doğal durum bir savaş durumudur
Homo homini lupus. Hobbes’un doğal durumu betimlemesinde Altın Çağı’ndan da Cennet Bahçesi'nden de bir iz yoktur.


Thomas Hobbes
X. Her insanın doğadan aldığı hakla her şey üzerinde hakkı vardır. Demek istiyorum ki, her insanın istediği şeyi istediği kişiye yapma hakkı, istediği şeyden yararlanma hakkı vardır. Çünkü ona göre, istediği her şey, istediği için ona yararlı olacaktır ve o şeyler bazı münasebetlerde kendisinin korunmasına katkıda bulunacaktır. Sekizinci maddede onu kendisi neyi istiyorsa onun yargıcı yaptığımız yani onu başına buyruk bıraktığımız için her şeyi bizzat o yapmakta haklıdır. Bu nedenledir ki doğa her şeyi herkese vermiştir. Öyle ki, haklı ve yararlı olan tek bir şeydir. Fakat herkesin her şey üzerinde hakkı olması, ancak insanların hiçbir şey üzerinde hakları bulunmadığı durumda önem kazanır. Çünkü bir şey üzerinde bir başkası sizinkiyle aynı güçte ya da daha güçlü bir hakka sahipse, sizin o şey üzerinde hak sahibi olmanızın pek bir yararı olmaz.

XI . Şu halde görüyoruz ki, başkasına saldırıda bulunmak biçiminde her insanda ortaya çıkan bu doğal eğilime bir de her insanın her şey üzerindeki hakkını eklemek gerekiyor. O hakla saldırıya geçen her insan, karşısındakinin direncinde de onun gibi bir hakla karşılaşıyor. Böylelikle insanlar, birbirlerinden gelecek bir tehlikeyi önlemeye, birbirlerini yakalamaya çalışarak sürekli bir güvensizlik, bir kuşku içinde yaşıyorlar. Bu doğal özgürlük içinde insanların durumu, savaş durumu olmuş oluyor. Çünkü savaş demek, kaba güçle saldırma ve direnme iradesi ve çabasının sözle ve edimlerle yeterince belli edildiği bir zaman parçasından başka bir şey değildir. Savaş olmayan zamana da barış deniliyor.

XII. Savaş durumu, gerek bugünün vahşi uluslarının yaşadıklarından gerek atalarımızın tarihinden bildiğimiz gibi insan soyunun yıkıma uğradığı, insanların birbirini öldürdüğü bir durumdur. Almanya’da ve öteki bölgelerde halkın, her ne kadar bugün uygarsalar da, sayılarının az olduğunu, kısa yaşadıklarını ve ayrıca da uygar ve barış içindeki toplumun bulup getirdiği yaşam iyiliklerin- den yoksun bulunduklarını görüyoruz. Öyle bir durumda, yani herkesin her şey üzerinde hakkının bulunduğu o özgürlük durumunda yaşamak isteyen bir kimse, kendi kendisiyle çelişkide demektir. Çünkü her insan doğal bir gereklilik içinde kendi iyiliğini ister, söz konusu durum kuşkusuz bu isteğe ters düşer, çünkü eşit güçle bir saldırının ortaya çıkıp her iki tarafı da yok edeceğini düşünüyoruz.

Thomas Hobbes, Siyasal toplum, 1650 Çev. Samucl Sorbiere, 1652 Saint-Elienne Üniversitesi Yayım 1977.


Doğal yasa ve doğal hukuk
Doğal durum yalnız her bireyin doğal hakkıyla ya da iktidar iradesiyle belirlenmez, aynı zamanda doğal yasanın yani usun varlığıyla da belirlenir, insan doğası istek ve yasadır,
İnsanın, doğallıkla, her şeye hakkı vardır. İnsanın durumu, bundan önceki bölümde anlatıldığı gibi, her bireyin her bireye karşı savaş durumu olduğundan, bu durumda herkes kendi usunun yönetiminde bulunduğundan ve insanın kullanabileceği şeyde yaşamını başkalarına karşı savunacak hiçbir şey bulunmadığından, bu durumda her insanın her şey üzerinde, hattâ başkalarının maddi varlığı üzerinde hakkı doğmaktadır. Bu nedenle, her insanın her şey üzerinde hakkının bulunduğu bu doğal durum devam ettiği sürece, hiç kimse ne kadar güçlü ya da ne kadar akıllı olursa olsun, doğanın insanlara verdiği yaşam süresinin sonuna varacağından emin olamaz.


Temel doğal yasa
Sonuç olarak, barış elde etme umudu var olduğu sürece her insanın barış için çabalaması us gereği bir kuraldır. Barışı elde edemediğinde, her türlü çareye başvurmakta, savaşın tüm yararlarını aramakta özgürdür. Bu kuralın birinci bölümü, barışı aramak, onun peşinden gitmekten başka bir şeyi öngörmeyen, ilk ve temel doğal yasayı içerir, ikinci bölüm eldeki tüm olanaklarla kendini savunma hakkı olan doğal hakkın tümünü özetler. ikinci doğal yasa insanın barış için çaba harcamasını öngören bu temel doğal yasadan, ikinci bir yasa türer: barış için ve insanın kendi savunması için gereği olduğu düşünüldüğü sürece insanın -karşısındakiler de aynı şeye razı olduklarında- her şey üzerindeki hakkından vazgeçmeye razı olması gerekir, insan, başkaları onun üzerinde ne kadar özgürlüğe sahipse, kendisi de başkaları üzerinde o kadar özgürlüğe sahip olmakla yetinmelidir. Çünkü her insan canının istediğini yapma hakkını elinde tuttuğu sürece, tüm insanlar savaş durumunda olacaklardır. Fakat ne söz konusu olan birey ne de öteki insanlar haklarından vazgeçmek istemezlerse, hiç kimsenin kendi hakkından vazgeçmeye hakkı olmaz, çünkü böyle bir şey barışı elinde tutmak değil de kendini şiddete karşı açık bir duruma getirmek demektir. Bu yasa başkalarının sana yapmasını istedikleri her şeyi sen başkalarına yap diyen Incil’in ve aynı zamanda tüm insanların quod tibi fieri non vis, alteri nefeceris diyen ortak yasasıdır.

Doğa hukuku
Yazarların genellikle jus naturale dedikleri doğa hukuku, her insanın kendi yaşamını koruma amacıyla, canının istediği gibi, kendi yönetim gücünü kullanma, bu nedenle kendi düşünce ve usunun o amaca en uygun bulduğu her şeyi yapma özgürlüğüdür. Sözlük anlamına bakılırsa, ÖZGÜRLÜK sözcüğüyle, bir insanın canının istediğini yapmak için elinde bulunan gücün bir bölümünü ortadan kaldırabilen, fakat elinde kalan gücü düşünce ve usunun buyuracağı biçimde yapmasına da set çekmeyen dış engellerin yokluğu anlaşılır. Bir doğal yasa; hukukla yasa arasındaki ayrım Bir DOĞAL YASA (lex ııaturalis) usun bulduğu temel ve genel bir kuraldır. İnsanların yaşamlarını yıkmaya ya da yaşamlarını koruma, saklama araçlarını yok etmeye ve kendilerini en iyi biçimde koruyup saklayabileceğini düşündükleri şeyi ortadan kaldırmaya götüren bir şey yapmaları bu kural gereği'yasaklanmıştır.

Hakla yasa arasındaki aynm
Her ne kadar bunlardan söz edenler genellikle jus ve lex sözcüklerini birbirinin yerine kullanıyorlarsa da bunları ayırmak gerekir, çünkü HAK bir şeyi yapmak ya da yapmaktan kaçınmak özgürlüğüdür, YASA ise insanı belirler ve şu ya da bu, başka bir insana bağlar; öyle ki, yasa ve hak tıpkı aynı noktada birleşemeyecek zorunluluk ve özgürlük gibi birbirlerinden ayrı şeylerdir.

Thomas Hobbes, Leviathan. Dinsel ve dindışı devletin madde,biçim ve gücü. Londra, 1651. Fransızca çev. Francois Tricaud, Paris. 1971, s. 1 28-129. 44

Yurttaşlık antlaşması
Yurttaşlık antlaşması, tek tek her insanın herkesle yaptığı anlaşmaya dayanır. Birey, doğal haklarım yetkeyi elinde tutan güce yani Leviathan’a bağlar; yasal şiddetin tekeli devletin elinde olacaktır.

Sözleşme ve anılaşmanın tanımı
IX. Haklarından karşılıklı olarak vazgeçen iki ya da daha çok sayıda insanın bu edimine sözleşme denir. Her sözleşmede de, ya iki taraf yapmayı söz verdikleri şeyi birbirlerine bir ödün tanımak durumunda kalmaksızın hemen yerine getirirler ya da biri yerine getirir, ötekinin bunu yapıp yapmamasını onun iyi niyetine bırakır veya ne biri ne öteki hiçbir şey yapmaz. Birinci durumda sözleşme aynı zamanda gerçekleşmiş ve bitmiş olur. Öteki iki durumda, taraflardan birinin ötekine güvendiği ve güvenin karşılıklı olduğu durumda, kendine güvenilen, sözleşmenin konusunu oluşturan şeyi daha sonra yerine getireceğini vaat eder. Antlaşmada geleceğe yönelik sözler hakkı aktarır

X. Sözünü yerine gelirmiş tarafa, sözünü tutma sırası gelenin vaatte bulunduğu antlaşma, vaadin gelecek sözcükleriyle dile getirilmiş olmasına bakılmaksızın, geleceğe yönelik hakkı sanki içinde bulunulan zaman ya da geçmiş zamanla ilgili bir vaatmiş gibi aktanr. Çünkü antlaşmanın yapılması demek, belirgin bir işaret verilmiş demektir. Bu, taraflardan birinin, karşı tarafın sözlerini, dediğini tanınan süre içinde yapacağı yolundaki duru ve içten iradesinden doğuyor diye anlayıp kabul ettiğinin işaretidir. Taraf, madem ki sözlerinin anlaşıldığı anlamdan kuşku duymuyor ve onlardan geri dönmüyor, o halde sözlerinin başka türlü anlaşılmasını istememiş demektir ve sözünü yerine getirmek zorundadır. Bu durumda alınan bir maldan ötürü verilen sözler (bunlar da anlaşmadır), bir iradenin yanı insanın sözünde durmama özgürlüğünü kendisinin kaldırdığı bir iç görüşmenin son aşamasının işaretleridir, bu nedenle bu işaretler zorlayıcıdır. Çünkü özgürlüğün bittiği yerde zorlama başlar.
Thomas Hobbes, De Cive y a da Siyasetin Temelleri, a.g.y., s. 95. 

*BLANDINE KRİEGEL | Klasik Sivasi Felsefe Metinleri | İletişim Yayınları | çev. Zühre İlkgelen

Please Select Embedded Mode To Show The Comment System.*

Daha yeni Daha eski