Thomas More'un 'Ütopya'sı


“Şayet yanılıyorsam ve size daha uygun gelen başka bir din yahut toplumsal sistem varsa, yalvarırım bana da haber verin.”
Bir Ütopyalı Duası
Thomas Moore
1) Thomas More (1478-1535) tarafından kaleme alınan, 1516’da Latince yayımlanan ve 1551’de İngilizceye tercüme edilen eser. (Sözcüğün genel anlamı için bu başlığın ikinci maddesine bakınız.) More’un eserinin bir hiciv mi, Katolik bir TERS- ÜTOPYA mı, PLUTARKHOS ile Platon’un DEVLET’indeki temaların incelikli bir tartışması mı, yoksa bir KOMÜNİST devlet tasarısı mı olduğu derinlemesine tartı-şılmış bir konudur. Eserin birbirinden epey farklı olan iki bölümünde çeşitli tavsi-ye ve izah mektupları yer alır. More ile arkadaşı Peter Gilles (Anvers Meclis Katibi) kurgusal bir gezginle tartışan karakterler olarak karşımıza çıkar. Metnin La- tincesinde neredeyse hepsi gerçek anlamının zıttı olan Yunanca isimlere yer verilir. Eserdeki ırmağın ismi olan “Anydrus” “su olmayan” anlamına gelirken, eserin başlığının da “outopia”, yani “hiçbir yer” veya “eutopia”, “güzel mekân” olmak üzere iki anlamı vardır. Bu stratejilerden bazıları muhtemelen yazarı siyasi mese-lelere doğrudan gönderme yapmaktan alıkoyma amaçlıyken, bazıları da dönemin eğitimli İngilizlerinin hoşuna giden gizem ve bilmeceler olarak iş görmektedir. Kitap gerek biçimi, gerekse içeriğiyle son derece ilham vericidir (ilk ütopya örnekleri için bkz. GÜNEŞ ÜLKESİ; YENİ ATLANTİS; OCEANA). Bu maddede Ütopya radikal bir metin olarak ele alınacaktır.

Kitabın başında yer alan giriş niteliğindeki çeşitli bilgiler bir yana bırakılırsa, kitabın (ikinci kısımdan sonra kaleme alınan) birinci kısmında gezgin Raphael Hythlodaeus (Yunanca ismi “fasa fiso” anlamına gelen “Nonsenso”dur), More ve Gilles arasında geçen bir konuşma yer alır. Açgözlü toprak sahipleri ile hayvan ot-latmak için kullanılan KAMU ARAZİLERİNİN çitlenmesinin yol açtığı yoksulluk ve bu yüzden hırsızlık yapmak zorunda kalanların idam cezasına çarptırılmasıyla ilgili bir tartışmayla başlayan bu konuşma esnasında, Hythlodaeus özel mülkiyetten ve kralların filozoflardan akıl almamasından kaynaklanan eşitsizliklerden yakınır. Hythlodaeus bu iddialarını seyahat ettiği (gerçek ve hayali) diyarlardan verdiği örneklerle destekler. Kitabın ikinci kısmındaysa, Hythlodaeus yüzlerce yıl önce Kral Utopus tarafından kurulmuş olan komünist Ütopya Adası’ndaki yaşamı
tasvir eder. Bu ADA, dönemin İngilteresi’nin muzdarip olduğu sıkıntıların nasıl çö-züme ulaştırıldığının bir örneğidir. Ütopya, güvenliğin sağlanması ve ülkenin dı-şardan gelen fikirlerin etkisinden korunması amacıyla anakaradan ayrılan bir yarımada üzerine kurulmuştur.
Ada, her biri 100 bin nüfuslu 54 ŞEHİR DEVLETTEN oluşan bir FEDERASYONDUR. Bu şehir devletlerin hepsi de aynı modele göre düzenlenmiş ve her biri bir PAZARA sahip dört kısma ayrılmıştır. Her 30 aile bir Syphogrant (“Sty-Ward”, yani “ağıl oğlanı”) seçer; Syphograntların üstündeyse senede bir kez yapılan seçimlerle iş başına gelen bir Tranibac-t“JBench-Eater” ya da “kürsü yakıcı”) bulunur. Bu görevliler (görevini istismar etmediği müddetçe hayat boyu tahtta kalan) şehit pen-sini seçen bir senato oluşturur. Traniborlar ile Prens günlük kararlar alır ama alı-nan bu kararların kesin olarak neticelendirilmesi için üç gün müzakere edilmesi gerekir. Her şehir başkent^Amajjrok’a (“Rüya Şehir”) üç temsilci gönderir. Devle-tin başkanı (“Halkı Olmayan” anlamına gelen) Ademos’tur. Öte yandan, ülkede suça teşvik eden sebepler ortadan kalktığı için, yasa ve cezalara pek de ihtiyaç du-yulmaz. Sözgelimi, burada kimse kapısını kilitlemez. Ayrıca iyi davranışları ve komşular arasında en güzel bahçeye kimin sahip olacağı konusunda rekabeti teş¬vik etmek üzere payeler verilir. Herhangi biri suç işlediği takdirde, köle yapılır ve başka yerde hür olmaktansa Ütopya’da kölelik yapmayı tercih eden komşu ülke sığınmacılarının yanında çalıştırılır. Ütopyalılar kendi şehirlerinde nüfus patlaması olduğunda koloniler kursa da, savaşçı sayılmaz vej^lald^fiyeeekleriru komşu ülkelere gönderir. İhtilaf durumunda çoğunlukla diplomasi, rüşvet ve propaganda gibi yöntemlere başvurmakla birlikte, ihtiyaç olduğunda paralı asker tutarlar.
Ütopya’da her şeyin mülkiyeti KOLEKTİFTİR ve çalışma vardiyalı olarak dü-zenlenir. Yurttaşlar iki sene kırsal bölgelerde çalışmaya gönderilir ama Bunun dışında (seçtikleri işlerde uzmanlaşmış ailelerin yanına taşınmaları anlamına gelse de) kendi mesleklerini seçme hakkına sahiptir. Kamuya açık dükkânlar insanların bütün ihtiyacını karşılamaktadır. Ayrıca, insanlar istedikleri zaman kendi yemek-lerini pişirip yiyebilse de, yemek pişirme ile yeme KOMÜNALDİR. Kimse altı saat-ten fazla çalışmaz, zira aşırı üretim ve tüketim ortadan kalkmıştır ve (bazı entelektüellere çalışmalarım sürdürmek için özel izin verilmiş olsa da) zengin veya tem-belleri beslemek gibi bir gereklilik yoktur.'Genelde ağırbaşlı bir mizaca sahip olan Ütopyalılar arasında gösterişli giyim veya davranışlar tasvip edilmez. Altın ile gümüş sadece zincir ve lazımlık yapımında kullanılırken, mücevherler çocuklar için oyuncak işlevi görür. Öte yandan, bütün kıymetli maden ve taşlar, gerekli olduğunda adayı savunması için tutulan paralı askerlerin ücretinin ödenmesinde kullanılır. More’un Ütopya’da sunduğu, o zamandan beri parodisi çok yapılan yeni fikirlerden biri de, erkek ve kadınların evlenmeden önce birbirilerini çıplak görmesine izin verilmesi gerektiği yönündedir. Ütopya’da kadınların rahip olmasına ve evliliklerin iki tarafın rızasıyla sonlandırılmasına olanak tanınır. Bazı uygulamalar son derece LİBERAL gibi görünmesine karşın,-evlendikleri zaman kadınların kocalarına itaat etmesi, ayda bir kez yemini tazelemesi gerekir. Haz amaçlı cinsellik ve zina ağır biçimde cezalandırılır. Ülkede seçimle iş başına gelen rahipler olsa da, insanlara herhangi bir dini inanç dayatılmaz. Hatta intihar bile serbesttir. Bununla birlikte, (toplumsal denetimin sağlanması amacıyla) her inançta iyi davranışın mükâfatı olarak bir öte dünya fikri bulunmak durumundadır. Seyahat kısıtlaması, yurttaşların birbirini sürekli gözlemesi, ailelerin fazla geniş veya küçük olması durumunda çocukların başka ailelere nakli ve devlet meselelerinin seçilmiş senato dışında görüşülmesine yönelik (ölümle cezalandırılabilir) kesin yasak diğer toplumsal denetim biçimleri arasındadır.

Campanella
Bugün More’un ütopyasında yaşamak isteyebilecek fazla kişi yoktur. Buradaki kölelik, manastırvari tekbiçimlilik ve katı ataerkillik bize nispeten yabancı olmakla birlikte, arzunun bastırılmasını gerektiren bir insan tabiatı anlayışını yansıtır. Bununla birlikte, Ütopya’daki komünizm ve (görece) hümanizm, kralların filozoflara kulak vermesi gerektiğini düşünen, ilkeli bir insan tasviri sunar. Ne var ki, acımasız bir kral mutlak bağlılık talep ettiği ve canını sıkanların bağırsaklarını canlı canlı deştiğinde, bu gibi ilkelerin dile getirilmesine bi-le olanak yoktur. Ütopya’daki More ve Gilles karakterlerinin, doğrudan bir eleş-tiride bulunmamakla beraber, bazı karşı argümanlar ortaya attıkları muhakkaktır. Nitekim More’un boynu da söylemeyeceği bir şey (yani, kralın Kilisenin başı olduğunu kabul etmemesi) yüzünden vurulmuştur. More’un metnindeki sayısız ironiden biri de, ütopyanın yerini bir türlü tam olarak öğrenememe gerekçemizdir: Gilles, o sırada biri öksürdüğü için, Hythlodaeus’un söylediğini duyamaz. More’un Ütopya’sından aldığı esinle kendi ütopyasını yaratmaya girişen sayısız kişi olmuştur. 16. yüzyıl ortasında Vasco de Quiroga, Yeni İspanya’daki Santa Fe yakınlarında kısa ömürlü bir komün kurarken Ütopya’dan esinlenmiştir. Kuzey Amerika’ya giden ilk İngiliz sömürgecilerin lideri Humphrey Gilbert kitabı yanına almış ve yeni yerleşimler oluştururken rehber olarak kullanmıştır. Etienne Cabet, More okuduktan sonra komünizme yönelmiştir. MARX’in sekreteri Kari Kautsky, Ütopya’yı ilk komünist eser sayar. More’un bu eseri yazmaktaki amacı ne olursa olsun, kitap birçok radikal girişime esin kaynağı olmuştur.

Please Select Embedded Mode To Show The Comment System.*

Daha yeni Daha eski