Gazâlî ve İbn Rüşd, İslam felsefesinde akıl-iman tartışmalarında önemli roller oynamış iki filozoftur. Gazâlî, felsefenin spekülatif sistemlerinin insan hayatına rehberlik edemeyeceğini ve değerlerin geçerliliği için bir teminat sağlayamadığını savunmuş ve aklın sınırlarını vurgulayarak imana yönelmiştir. İbn Rüşd ise Gazali'nin eleştirilerine karşı çıkarak felsefenin ve aklın önemini savunmuş ve akıl ve vahyin uyumlu olduğunu ileri sürmüştür.
Gazâlî (1058-1111)
● Gazâlî, İslam düşüncesine Yunan felsefesinin olumsuz etkilerini eleştirerek aklın ilahi meseleleri çözmekte yetersiz kaldığını savunmuştur. Ona göre en doğru tutum, bu konularda dini açıklamaları kabul etmektir.
● Gazâlî, "Tehâfütü'l Felâsife" (Filozofların Tutarsızlığı) adlı eserinde, filozofların evrenin ezeliliği, Tanrı'nın her şeyi bilmesi ve nedensellik gibi konulardaki görüşlerini eleştirmiş ve bu görüşlerin İslam inancına aykırı olduğunu göstermeye çalışmıştır.
● Gazâlî'ye göre, evren Tanrı tarafından yaratılmıştır ve Tanrı'nın iradesi hiçbir nedene bağlı olmadan eylemde bulunabilir.
● Gazâlî ayrıca, nedensellik ilkesinin doğanın özünden gelen bir zorunluluk olarak görülmesine karşı çıkmış ve neden ile sonuç arasında zorunlu bir ilişki bulunmadığını savunmuştur. Ona göre, nedensellik ilişkisi sadece Tanrı'nın iradesine dayanmaktadır.
● Gazâlî, felsefede aradığını bulamayarak tasavvufa yönelmiş ve tasavvufun pratiği ve deneyimiyle Tanrı'ya ulaşılabileceğini savunmuştur.
İbn Rüşd (1126-1198)
● İbn Rüşd, Gazâlînin felsefeye yönelik eleştirilerine karşı çıkmış ve "Tehâfütü't-Tehâfüt" (Tutarsızlığın Tutarsızlığı) adlı eserinde Gazâlî'nin argümanlarını çürütmeye çalışmıştır.
● İbn Rüşd'e göre, felsefe ve din aynı hakikati farklı yollarla ifade eder ve bu nedenle akıl ve vahiy arasında bir çelişki yoktur.
● İbn Rüşd, Kindî gibi filozofları takip ederek, kadim filozofların hakikat arayışında peygamberlerle aynı amacı paylaştıklarını savunur.
● İbn Rüşd, felsefenin hakikatlerini insanlara daha anlaşılır bir şekilde sunmak için peygamberlerin sembolik bir dil kullandığını ileri sürmüştür.
Akıl-İman İlişkisine Dair Farklı Yaklaşımlar
Gazali ve İbn Rüşd'ün akıl-iman ilişkisine dair görüşleri, İslam felsefesindeki iki temel yaklaşımı temsil eder:
1. Aklın sınırlı ve imana tabi olduğu görüşü (Gazâlî): Bu görüşe göre, akıl ilahi meseleleri anlamakta yetersizdir ve bu nedenle insan imana yönelmeli ve dini açıklamaları kabul etmelidir.
2. Akıl ve vahyin uyumlu olduğu görüşü (İbn Rüşd): Bu görüşe göre, akıl ve vahiy aynı hakikati farklı yollarla ifade eder ve bu nedenle akıl, dini inançları anlamak ve açıklamak için kullanılabilir.
Gazâlî ve İbn Rüşd arasındaki bu tartışma, İslam felsefesinde akıl-iman ilişkisinin karmaşıklığını ve önemini göstermektedir. Her iki filozof da İslam düşüncesine önemli katkılarda bulunmuş ve sonraki dönemlerdeki filozofları etkilemeye devam etmişlerdir.