İslam Dünyasında Bilimin Gerilemesinin Nedenleri…*

Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı
1913-1993
Bilimlerin nakli ve akli bilimler olarak iki sınıfa ayrılması, bu iki sınıf bilim arasında birinciler lehine değer farklılaşmasına yol açtı.

Ortaçağ’da İslam ülkelerinde 8. yüzyılın sonlarında başlayarak büyük bir gelişme gösteren bilim, yaklaşık dört yüz yıllık parlak bir dönemin ardından 12. yüzyılın sonlarından itibaren gerilemeye ve sönmeye başladı. Bilimin İslam dünyasındaki yükselişinin ve sönüşünün nedenleri yıllardan beri birçok araştırmanın ve tartışmanın konusu olmuştur ve günümüzde de olmaya devam etmektedir.

Büyük bilim tarihçimiz Aydın Sayılı (1913-1993) da bu konuda çok önemli araştırmalar yapmıştır. Sayılı, son derece kapsamlı analizlerle bu konuya en aydınlatıcı açıklamaları getirmiş olan bir bilim insanımızdır. Aydın Sayılı’nın Ortaçağ’da İslam ülkelerinde büyük bir gelişme göstermiş olan bilimin daha sonraki gerilemesinin nedenleri arasında saydığı faktörlerden bazıları şunlardır:

1- İslam dünyası, Galileo’lar, Kepler’ler, Newton’lar yaratmadı, fakat Avrupa’da yeni bilimsel çağın nihai doğuşunun zeminini hazırladı. İslam dünyası, Yunan biliminin düzeyinden daha yüksek noktalara çıkılmasında rol oynadı, fakat muhtemelen bu sırada kuvvetini çok harcadı.

2- Din merkezli toplumlarda bilim ile dinin uzlaştırılması, bilimin gelişiminde önemlidir. Avrupa’da bu uzlaştırma sağlanabildi, fakat İslam dünyası bunu başaramadı. Avrupa’da teoloji tüm bilimlerin kraliçesi olarak görülüyordu. Felsefe ve bilimler, dinin hizmetindeki etkinlikler olarak kabul ediliyordu. Ayrıca teologlar en eğitimli kesimi oluşturuyordu ve bu kesim bilimsel ve felsefi bilgiyi edinmeye en hazır durumda olan kesimdi. Buna karşılık Müslümanlar bilgiyi nakli ve akli bilgiler olarak ikiye ayırdılar. Bu iki bilgi türünün edinme metotları da farklıydı. Akli bilimler insan zihninin, nakli bilimler ise vahyin ürünü olarak kabul ediliyordu.

3- Bilimlerin bu şekilde iki sınıfa ayrılması, doğal olarak iki sınıf bilim arasında değer farklılaşmasına yol açtı. Nakli bilimler daha değerli bilimler olarak görüldü, akli bilimler ise ikinci sıraya düştü.

4- İslam dünyasında eğitime büyük önem veriliyordu. Eğitim kurumları bireylerin gelişimi için çok yaygın olarak hizmet veriyordu. Fakat bu eğitim, özellikle 13. yüzyıldan başlayarak sadece nakli bilimler temelinde verilmeye başlandı. Akli bilimler ve felsefe medrese müfredatının dışında kaldı.

5- Akli bilimlerin ve felsefenin medrese eğitiminin dışında kalması, bu bilimlerin incelenebilmesinin, eğitiminin alınabilmesinin ve yaygınlaşabilmesinin sadece özel imkânlara bağlı hale gelmesine yol açtı. Oysa Avrupa’da durum çok farklı bir biçimde gelişti. Aristoteles üzerine konan yasaklamalar 13. yüzyılın ortalarına gelindiğinde ortadan kalktı ve o tarihten itibaren Aristoteles üniversite eğitiminde önemli bir pozisyon elde etmeye başladı.

6- Seküler bilimlerin ve felsefenin İslam’ın erken dönemlerinde daha kabul edilebilir olmasının bir nedeni de, o dönemlerde İslami teolojinin henüz yüksek bir düzeye ulaşmamış olması olabilir. Başlangıçta Yunan filozoflarıyla İslam düşünürleri arasındaki anlaşmazlık noktaları henüz çok açık değildi.

7- Hıristiyanlık kilisede örgütlenmişti ve Müslümanlıkta buna eşdeğer bir kurumsallaşma yoktu. Bilindiği gibi İslamda Hıristiyanlıktakiyle karşılaştırılabilecek bir dini hiyerarşi yoktur. Bu nedenle İslam teolojisindeki gelişmeler bireysel çabalara bağlıydı, doktrinlerin resmi olarak kabul edilmesini sağlayan bir mekanizma niteliğinde konseyler bulunmuyordu ve bunun sonucu olarak da İslamda fikirlerin uyuşması için ilahiyatçıların ve hatta halk kitlelerinin uzlaşması gerekiyordu.

8- Din ve felsefe arasında uzlaşma sağlamaktaki başarısızlığın sonucu olarak da, Müslümanlar doğal süreçlerin belirli değişmez ilkelere bağlı olarak işlediğini kabullenme konusunda kararsız kaldılar.

9- İslamda teoloji ve felsefe, birbirlerinden kesin bir biçimde ayrılmıştı. Oysa Avrupa’da teoloji ve felsefe arasında böyle açık bir ayrım ve karşıtlık yoktu. Gazali, “Ben teolojiyi bitirdikten sonra felsefeye başladım.” diyordu.

10- İslam dünyasında politik iktidarların sık sık değişmesi, genellikle kültürel merkezlerin de değişmesine neden oluyordu. Bu konudaki istikrarsızlık bilimin gelişmesini de olumsuz yönde etkilemiştir.

Kaynak: Aydın Sayılı, “The causes of the decline of scientific work in islam”, The Observatory in İslam and its place in the general history of the observatory, 1988, ikinci baskı, Ankara, s.407-429

*bu yazıyı şuradan aldım.

Please Select Embedded Mode To Show The Comment System.*

Daha yeni Daha eski