On altıncı yüzyıl İtalya'sında Floransa veya Napoli gibi bir şehir devletine hükmeden bir prens olduğunuzu hayal edin. Mutlak güce sahipsiniz. Bir emir verdiğinizde koşulsuz itaat ediliyor. Aleyhinizde konuştuğu veya sizi öldürme planları yaptığından şüphelendiğiniz için birini hapse atmak istiyorsanız, bunu yapabilirsiniz. Her söylediğinizi yerine getirecek askeri birliklere de sahipsiniz. Fakat etrafınız şehrinizi işgal etmek isteyen diğer şehir devletlerinin hırslı hükümdarlarıyla çevrili. Bu durumda nasıl davranmalısınız? Dürüst, verdiği sözleri yerine getiren, her daim şefkatle hareket eden, insanlar için hep en iyisini düşünen biri mi olmalısınız?
Niccolò Machiavelli (1469-1527) dürüst ve iyi görünmeyi isteyebilecek olmamıza rağmen, bunun pek de iyi bir fikir olmadığını düşünüyordu. Ona göre bazı zamanlarda yalan söylemek, verdiğiniz sözleri yerine getirmemek ve hatta düşmanlarınızı öldürmek daha iyidir. Bir prensin verdiği sözleri tutmak için endişelenmesine gerek yoktur. Ona göre, etkili bir prens "nasıl iyi olunmayacağını öğrenmeli"dir. En önemlisi iktidarda kalabilmektir ve bunu yapabilmek için hemen hemen her yol mubahtır. Machiavelli'nin tüm bunları anlattığı kitabı Prens'in, 1532 tarihinde basılmasından bu yana kötü bir şöhret edinmiş olması şaşırtıcı değildir. Bazı insanlar bu kitabı şeytani olarak niteledi ya da en iyi ihtimalle bir gangsterlik kılavuzu olarak gördü, kimileriyse siyasette gerçekten neler olup bittiği hakkında şimdiye kadar yazılmış en tutarlı açıklamalara sahip kitap olduğunu söyledi. Günümüz siyasetçilerinin çoğu Prens'i okumuştur, ama kitabın ilkelerini pratikte uyguladıklarını açık etmemek için pek azı bunu itiraf eder.
Prens herkes için değil, yalnızca yeni iktidar sahibi olanlara rehber olması amacıyla yazılmıştı. Machiavelli bu kitabı Floransa'nın yaklaşık 10 km güneyinde bir çiftlikte yaşarken yazdı. On altıncı yüzyıl İtalya'sı oldukça tehlikeli bir yerdi. Machiavelli Floransa'da doğup büyüdü. Henüz genç bir adamken diplomat olarak atanan Machiavelli, Avrupa'daki seyahatleri boyunca birkaç kral, imparator ve dönemin papasıyla tanışmıştı. Machiavelli'nin tanıştığı bu liderler, onun düşüncelerini asıl meşgul edenler değildi. Onu gerçekten etkileyen tek yönetici, İtalya'nın büyük bir bölümünün kontrolünü ele geçirirken gözünü kırpmadan düşmanlarını oyuna getirip onları öldüren Papa VI. Alexander'ın gayrimeşru oğlu acımasız Cesare Borgia'ydı. Machiavelli'ye göre Borgia her şeyi doğru yapmış, ancak kötü talihine yenilmişti. Saldırıya uğradığı anda hasta düşmüştü. Kötü talih Machiavelli'nin hayatında da büyük rol oynamış ve aynı zamanda Machiavelli'nin üzerine fazlasıyla düşündüğü bir konu olmuştu.
Borgia'dan önce Floransa'yı yöneten, muazzam zenginliğe sahip Medici ailesi tekrar iktidara geldiğinde, Machiavelli'yi kendilerini devirme planlarının bir parçası olduğu iddiasıyla zindana attılar. Machiavelli gördüğü tüm işkencelere rağmen hayatta kaldı ve daha sonra serbest bırakıldı. Bazı meslektaşları o dönemde idam edilmişti. Ancak o hiçbir şey itiraf etmediği için cezası sürgün edilmek oldu. Gönülden bağlı olduğu şehre, yani Floransa'ya bir daha geri dönemedi. Siyaset dünyasıyla da bağlantısı koptu. Taşrada, akşamlarını geçmişin büyük düşünürleriyle karşılıklı konuştuğunu hayal ederek geçiriyordu. Machiavelli, bu düşünürlerin kendisiyle, bir liderin iktidarı elinde tutabilmesi için en iyi yolun ne olduğunu tartıştıklarını hayal ediyordu. Machiavelli'nin Prens'i yazmasının sebebi, muhtemelen iktidarı elinde bulunduranları etkileme ve siyasi danışman olarak iş bulabilme girişiminden başka bir şey değildi. Böylece tekrar Floransa'ya, gerçek siyasetin heyecanına ve tehlikesine geri dönebilecekti. Fakat bu plan, Machiavelli'nin dilediği şekilde işlemedi. En nihayetinde Machiavelli'nin bir yazar olmasıyla sonuçlandı. Prens gibi siyaseti konu alan birkaç başka kitap daha yazan Machiavelli, aynı zamanda başarılı bir oyun yazarıydı; Machiavelli'nin oyunu Mandragola zaman zaman hâlâ sahnelenir.
Peki, Machiavelli tam olarak neyi öğütlemiştir ve neden bu öğütler çoğu okuyucusunu şaşırtmıştır? Ana düşüncesi, bir prensin, onun virtù dediği şeye sahip olması gerektiğiydi. Bu kelime İtalyancada "mertlik" ya da cesaret anlamına gelir. Peki, bu ne ifade eder? Machiavelli, başarının büyük oranda iyi talihe bağlı olduğuna inanıyordu. Ona göre, başımıza gelen olayların yarısı şansın, yarısı da yaptığımız seçimlerin sonucuydu. Aynı zamanda cesur ve hızlı davranarak başarı olasılığının artırılabileceğine de inanıyordu. Sırf talih hayatlarımızda büyük bir yere sahip diye, mağdur rolüne bürünmemiz gerekmezdi. Bir nehir akmaya devam edebilir, bu bizim engel olamayacağımız bir şeydir ancak barajlar ve sel baskınlarına karşı koruyucular inşa etmişsek, hayatta kalma şansımız daha yüksektir. Bir başka deyişle, bütün hazırlıklarını yapan ve karşısına çıkan fırsatı değerlendiren bir yöneticinin başarı şansı bunları yapmayan bir yöneticiye göre daha yüksek olacaktır.
Machiavelli, felsefesini gerçekte olup bitenlere dayandırmak konusunda kararlıydı. Okurlarına neyi kastettiğini, çoğunlukla daha önce tanıştığı insanlarla ilgili yakın tarihten örnekler vererek anlatıyordu. Örneğin Cesare Borgia, Orsini ailesinin onu devirmek istediğini anladığında, onları bu konu hakkında hiçbir şey bilmediğine inandırmayı başarmıştı. Bu şekilde Borgia, Orsini ailesinin liderlerini kendisiyle konuşma bahanesiyle Sinigaglia adlı bir yere gelmek üzere kandırdı. Liderler oraya ulaştığında Borgia hepsini öldürttü. Machiavelli, Borgia'nın ölümlerle sonuçlanan bu oyununu onaylıyor, bunu iyi bir virtù örneği sayıyordu.
Benzer şekilde Borgia, Romagna adlı bölgenin kontrolünü ele aldığında, yetkiyi bilerek merhametsiz bir komutan olan Remirro de Orco'ya verdi. De Orco, Romagna halkını korkutarak kendisine itaat etmelerini sağladı.
Ancak Romagna halkı yatışır yatışmaz Borgia, Orco'nun merhametsizliğiyle arasına mesafe koymak istedi. Böylece Orco'yu öldürttü, cesedini iki parçaya böldürterek herkesin görebileceği şekilde şehir meydanında teşhir ettirdi. Machiavelli bu dehşet verici davranışı da onaylıyordu. Bu, Borgia'nın Romagna halkını kendi tarafında tutmasını sağlamıştı. Halk, de Orco'nun ölmesinden dolayı hoşnuttu, fakat aynı zamanda Orco'nun ölüm emrini Borgia'nın verdiğini anladıklarından bu durum gözlerini korkutmuştu. Borgia kendi komutanına bile böyle bir şeyi yapabiliyorsa, hiç kimse güvende değildi. Machiavelli'nin gözünde Borgia'nın edimi mertçeydi: Virtù sergiliyordu ve sağduyulu bir prensin yapması gereken türden bir hareketti.
Tüm bunlar Machiavelli'nin öldürmeyi onayladığı izlenimini verebilir. Amacın aracı haklı kıldığı bazı koşullarda, Machiavelli açıkça ölümü onaylamıştır. Ancak bu örnekleri vermesinin amacı bu değildi. Machiavelli'nin göstermeye çalıştığı, Borgia'nin düşmanlarını ve ibret olması için kendi komutanı de Orco'yu öldürmesinin işe yaradığıydı. Bu yöntemler, Borgia'nın istediği etkiyi yaratmış ve daha fazla kan dökülmesine engel olmuştur. Hızlı ve merhametsiz davranışları sayesinde Borgia, iktidarda kalmaya devam etmiş ve Romagna halkının kendisine karşı ayaklanmasına engel olmuştur.
Machiavelli'ye göre elde edilen nihai sonuç, o sonucun nasıl elde edildiğinden daha önemlidir: Borgia iyi bir prensti, çünkü iktidarda kalabilmek için gerekli olan şeyi yapmaktan kaçınacak biri değildi. Machiavelli nedensiz yere katletmeyi, öldürmüş olmak için öldürmeyi onaylamazdı, betimlediği cinayetler de bu türden değildir. Machiavelli, Borgia'nın bulunduğu şartlarda merhametli davranmanın hem Borgia için hem de devlet için felaketle sonuçlanacağına inanıyordu.
Machiavelli, sevilen bir lider olmaktan ziyade korkulan bir lider olmanın daha iyi olduğunu vurgular. Aslında ideal olan, hem korkulan hem de sevilen bir lider olmaktır, ancak bunu başarmak oldukça zordur. Halkınızın sizi sevmesine bel bağlıyorsanız, işler kötüye gittiğinde sizi yarı yolda bırakmaları tehlikesini de göze alıyorsunuz demektir. Gelgelelim, halkınız sizden ürküyorsa, fazlasıyla korkmuş olacaklarından size ihanet etmeyeceklerdir. Bu düşünceler, Machiavelli'nin kötümserliğinin, insan doğasını aşağı görmesinin bir parçasıdır. Machiavelli, insanın güvenilmez, açgözlü ve ikiyüzlü olduğunu düşünmekteydi. Eğer başarılı bir hükümdar olmak istiyorsanız, o zaman insan doğasını bilmeniz gerekiyordu. Sözünü tutmaması durumunda doğabilecek sonuçlardan korkmadığı müddetçe, bir insanın sözünü tutacağına güvenmek tehlikelidir.
Eğer amacınıza merhamet göstererek, sözlerinizi yerine getirerek ve sevilerek ulaşabiliyorsanız, böyle yapmalısınız (ya da en azından yapıyor gibi görünmelisiniz). Fakat yapamıyorsanız, o zaman bu insani özelliklerle hayvani özellikleri bir araya getirmelisiniz. Diğer filozoflar, liderlerin insani özelliklerini vurgularken, Machiavelli etkili bir liderin bazen bir canavar gibi hareket etmesi gerekebileceğini düşünür. Ders alınabilecek hayvanlar tilki ve aslandır. Tilki kurnazdır ve tuzakları fark edebilir, ama aslan da fazlasıyla güçlü ve korkutucudur. Her zaman aslan gibi olmak pek de iyi bir şey değildir; yalnızca kaba kuvvetle hareket etmek, tuzaklara düşmeniz riskini beraberinde getirecektir. Yalnızca kurnaz bir tilki de olamazsınız: Zaman zaman sizi güvende tutabilmesi için aslanın gücüne ihtiyacınız vardır. Fakat kendi şefkatinize ve adalet anlayışınıza bel bağlarsanız, uzun süre ayakta kalamazsınız. Neyse ki insanlar kolay aldanırlar. Görünüşlere kapılıp giderler. Böylece bir yönetici olarak sözlerinizi yerine getirmediğiniz ve merhametsiz davrandığınız halde, dürüst ve şefkatli görünerek iktidarınızı koruyabilirsiniz.
Tüm bunları okuduktan sonra Machiavelli'nin tamamen kötü bir adam olduğunu düşünüyor olmalısınız. Pek çok insan bu görüştedir ve "Makyavelci" sıfatı, bir itham olarak, düzenbaz ve insanları kendi çıkarları için kullanan kişiler için kullanılır. Buna rağmen bazı filozoflar Machiavelli'nin önemli bir şeyi ifade ettiğine inanır. Belki de alışılagelmiş iyi davranışlar liderler için işe yaramamaktadır. Gündelik hayatta merhametli olmak ve size söz veren insanlara güvenmek başka şeydir, ama bir ülke ya da devletin başındaysanız diğer ülkelerin size iyi davranacağına güvenmek tehlikeli bir tutum olacaktır. 1938'de Adolf Hitler İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain'e Almanya'nın topraklarını daha fazla genişletmeyeceği sözünü verdiğinde, Chamberlain ona inanmıştı. Şimdi bakıldığında Chamberlain'in bu davranışı oldukça naif ve budalaca görünür. Machiavelli böyle bir durumda Chamberlain'e, Hitler'in yalan söylemek için bin bir türlü sebebi olduğunu ve ona güvenmemesi gerektiğini söylerdi.
Öte yandan Machiavelli'nin muhtemel düşmanlara karşı aşırı gaddarca eylemleri desteklediğini de unutmamak gerekir. Machiavelli'nin Cesare Borgia'nın davranışlarını açıkça onaylamış olması, on altıncı yüzyılın kanlı İtalya'sında bile şaşkınlıkla karşılanmıştı. Çoğumuz bir yöneticinin en azılı düşmanına karşı takınacağı tavırda bile bazı katı sınırlar olması gerektiğini ve bu sınırların yasalarca belirlenmesi gerektiğini düşünür. Eğer bu sınırlar belirlenmezse, sonunda vahşi despotlar ortaya çıkacaktır. Adolf Hitler, Pol Pot, Saddam Hüseyin ve Robert Mugabe, her biri iktidarda kalabilmek için Borgia'nınkine benzer yöntemler uygulamışlardır. Bunlar Machiavelli felsefesi için iyi bir reklam sayılmaz.
Machiavelli kendini insanların temelde bencil olduğunu anlayan bir realist olarak görüyordu. Thomas Hobbes da aynı görüşteydi: Toplumun nasıl yapılanması gerektiği üzerine açıklamaları bu görüşe dayanıyordu.
Niccolò Machiavelli (1469-1527) dürüst ve iyi görünmeyi isteyebilecek olmamıza rağmen, bunun pek de iyi bir fikir olmadığını düşünüyordu. Ona göre bazı zamanlarda yalan söylemek, verdiğiniz sözleri yerine getirmemek ve hatta düşmanlarınızı öldürmek daha iyidir. Bir prensin verdiği sözleri tutmak için endişelenmesine gerek yoktur. Ona göre, etkili bir prens "nasıl iyi olunmayacağını öğrenmeli"dir. En önemlisi iktidarda kalabilmektir ve bunu yapabilmek için hemen hemen her yol mubahtır. Machiavelli'nin tüm bunları anlattığı kitabı Prens'in, 1532 tarihinde basılmasından bu yana kötü bir şöhret edinmiş olması şaşırtıcı değildir. Bazı insanlar bu kitabı şeytani olarak niteledi ya da en iyi ihtimalle bir gangsterlik kılavuzu olarak gördü, kimileriyse siyasette gerçekten neler olup bittiği hakkında şimdiye kadar yazılmış en tutarlı açıklamalara sahip kitap olduğunu söyledi. Günümüz siyasetçilerinin çoğu Prens'i okumuştur, ama kitabın ilkelerini pratikte uyguladıklarını açık etmemek için pek azı bunu itiraf eder.
Prens herkes için değil, yalnızca yeni iktidar sahibi olanlara rehber olması amacıyla yazılmıştı. Machiavelli bu kitabı Floransa'nın yaklaşık 10 km güneyinde bir çiftlikte yaşarken yazdı. On altıncı yüzyıl İtalya'sı oldukça tehlikeli bir yerdi. Machiavelli Floransa'da doğup büyüdü. Henüz genç bir adamken diplomat olarak atanan Machiavelli, Avrupa'daki seyahatleri boyunca birkaç kral, imparator ve dönemin papasıyla tanışmıştı. Machiavelli'nin tanıştığı bu liderler, onun düşüncelerini asıl meşgul edenler değildi. Onu gerçekten etkileyen tek yönetici, İtalya'nın büyük bir bölümünün kontrolünü ele geçirirken gözünü kırpmadan düşmanlarını oyuna getirip onları öldüren Papa VI. Alexander'ın gayrimeşru oğlu acımasız Cesare Borgia'ydı. Machiavelli'ye göre Borgia her şeyi doğru yapmış, ancak kötü talihine yenilmişti. Saldırıya uğradığı anda hasta düşmüştü. Kötü talih Machiavelli'nin hayatında da büyük rol oynamış ve aynı zamanda Machiavelli'nin üzerine fazlasıyla düşündüğü bir konu olmuştu.
Borgia'dan önce Floransa'yı yöneten, muazzam zenginliğe sahip Medici ailesi tekrar iktidara geldiğinde, Machiavelli'yi kendilerini devirme planlarının bir parçası olduğu iddiasıyla zindana attılar. Machiavelli gördüğü tüm işkencelere rağmen hayatta kaldı ve daha sonra serbest bırakıldı. Bazı meslektaşları o dönemde idam edilmişti. Ancak o hiçbir şey itiraf etmediği için cezası sürgün edilmek oldu. Gönülden bağlı olduğu şehre, yani Floransa'ya bir daha geri dönemedi. Siyaset dünyasıyla da bağlantısı koptu. Taşrada, akşamlarını geçmişin büyük düşünürleriyle karşılıklı konuştuğunu hayal ederek geçiriyordu. Machiavelli, bu düşünürlerin kendisiyle, bir liderin iktidarı elinde tutabilmesi için en iyi yolun ne olduğunu tartıştıklarını hayal ediyordu. Machiavelli'nin Prens'i yazmasının sebebi, muhtemelen iktidarı elinde bulunduranları etkileme ve siyasi danışman olarak iş bulabilme girişiminden başka bir şey değildi. Böylece tekrar Floransa'ya, gerçek siyasetin heyecanına ve tehlikesine geri dönebilecekti. Fakat bu plan, Machiavelli'nin dilediği şekilde işlemedi. En nihayetinde Machiavelli'nin bir yazar olmasıyla sonuçlandı. Prens gibi siyaseti konu alan birkaç başka kitap daha yazan Machiavelli, aynı zamanda başarılı bir oyun yazarıydı; Machiavelli'nin oyunu Mandragola zaman zaman hâlâ sahnelenir.
Peki, Machiavelli tam olarak neyi öğütlemiştir ve neden bu öğütler çoğu okuyucusunu şaşırtmıştır? Ana düşüncesi, bir prensin, onun virtù dediği şeye sahip olması gerektiğiydi. Bu kelime İtalyancada "mertlik" ya da cesaret anlamına gelir. Peki, bu ne ifade eder? Machiavelli, başarının büyük oranda iyi talihe bağlı olduğuna inanıyordu. Ona göre, başımıza gelen olayların yarısı şansın, yarısı da yaptığımız seçimlerin sonucuydu. Aynı zamanda cesur ve hızlı davranarak başarı olasılığının artırılabileceğine de inanıyordu. Sırf talih hayatlarımızda büyük bir yere sahip diye, mağdur rolüne bürünmemiz gerekmezdi. Bir nehir akmaya devam edebilir, bu bizim engel olamayacağımız bir şeydir ancak barajlar ve sel baskınlarına karşı koruyucular inşa etmişsek, hayatta kalma şansımız daha yüksektir. Bir başka deyişle, bütün hazırlıklarını yapan ve karşısına çıkan fırsatı değerlendiren bir yöneticinin başarı şansı bunları yapmayan bir yöneticiye göre daha yüksek olacaktır.
Machiavelli, felsefesini gerçekte olup bitenlere dayandırmak konusunda kararlıydı. Okurlarına neyi kastettiğini, çoğunlukla daha önce tanıştığı insanlarla ilgili yakın tarihten örnekler vererek anlatıyordu. Örneğin Cesare Borgia, Orsini ailesinin onu devirmek istediğini anladığında, onları bu konu hakkında hiçbir şey bilmediğine inandırmayı başarmıştı. Bu şekilde Borgia, Orsini ailesinin liderlerini kendisiyle konuşma bahanesiyle Sinigaglia adlı bir yere gelmek üzere kandırdı. Liderler oraya ulaştığında Borgia hepsini öldürttü. Machiavelli, Borgia'nın ölümlerle sonuçlanan bu oyununu onaylıyor, bunu iyi bir virtù örneği sayıyordu.
Benzer şekilde Borgia, Romagna adlı bölgenin kontrolünü ele aldığında, yetkiyi bilerek merhametsiz bir komutan olan Remirro de Orco'ya verdi. De Orco, Romagna halkını korkutarak kendisine itaat etmelerini sağladı.
Ancak Romagna halkı yatışır yatışmaz Borgia, Orco'nun merhametsizliğiyle arasına mesafe koymak istedi. Böylece Orco'yu öldürttü, cesedini iki parçaya böldürterek herkesin görebileceği şekilde şehir meydanında teşhir ettirdi. Machiavelli bu dehşet verici davranışı da onaylıyordu. Bu, Borgia'nın Romagna halkını kendi tarafında tutmasını sağlamıştı. Halk, de Orco'nun ölmesinden dolayı hoşnuttu, fakat aynı zamanda Orco'nun ölüm emrini Borgia'nın verdiğini anladıklarından bu durum gözlerini korkutmuştu. Borgia kendi komutanına bile böyle bir şeyi yapabiliyorsa, hiç kimse güvende değildi. Machiavelli'nin gözünde Borgia'nın edimi mertçeydi: Virtù sergiliyordu ve sağduyulu bir prensin yapması gereken türden bir hareketti.
Tüm bunlar Machiavelli'nin öldürmeyi onayladığı izlenimini verebilir. Amacın aracı haklı kıldığı bazı koşullarda, Machiavelli açıkça ölümü onaylamıştır. Ancak bu örnekleri vermesinin amacı bu değildi. Machiavelli'nin göstermeye çalıştığı, Borgia'nin düşmanlarını ve ibret olması için kendi komutanı de Orco'yu öldürmesinin işe yaradığıydı. Bu yöntemler, Borgia'nın istediği etkiyi yaratmış ve daha fazla kan dökülmesine engel olmuştur. Hızlı ve merhametsiz davranışları sayesinde Borgia, iktidarda kalmaya devam etmiş ve Romagna halkının kendisine karşı ayaklanmasına engel olmuştur.
Machiavelli'ye göre elde edilen nihai sonuç, o sonucun nasıl elde edildiğinden daha önemlidir: Borgia iyi bir prensti, çünkü iktidarda kalabilmek için gerekli olan şeyi yapmaktan kaçınacak biri değildi. Machiavelli nedensiz yere katletmeyi, öldürmüş olmak için öldürmeyi onaylamazdı, betimlediği cinayetler de bu türden değildir. Machiavelli, Borgia'nın bulunduğu şartlarda merhametli davranmanın hem Borgia için hem de devlet için felaketle sonuçlanacağına inanıyordu.
Machiavelli, sevilen bir lider olmaktan ziyade korkulan bir lider olmanın daha iyi olduğunu vurgular. Aslında ideal olan, hem korkulan hem de sevilen bir lider olmaktır, ancak bunu başarmak oldukça zordur. Halkınızın sizi sevmesine bel bağlıyorsanız, işler kötüye gittiğinde sizi yarı yolda bırakmaları tehlikesini de göze alıyorsunuz demektir. Gelgelelim, halkınız sizden ürküyorsa, fazlasıyla korkmuş olacaklarından size ihanet etmeyeceklerdir. Bu düşünceler, Machiavelli'nin kötümserliğinin, insan doğasını aşağı görmesinin bir parçasıdır. Machiavelli, insanın güvenilmez, açgözlü ve ikiyüzlü olduğunu düşünmekteydi. Eğer başarılı bir hükümdar olmak istiyorsanız, o zaman insan doğasını bilmeniz gerekiyordu. Sözünü tutmaması durumunda doğabilecek sonuçlardan korkmadığı müddetçe, bir insanın sözünü tutacağına güvenmek tehlikelidir.
Eğer amacınıza merhamet göstererek, sözlerinizi yerine getirerek ve sevilerek ulaşabiliyorsanız, böyle yapmalısınız (ya da en azından yapıyor gibi görünmelisiniz). Fakat yapamıyorsanız, o zaman bu insani özelliklerle hayvani özellikleri bir araya getirmelisiniz. Diğer filozoflar, liderlerin insani özelliklerini vurgularken, Machiavelli etkili bir liderin bazen bir canavar gibi hareket etmesi gerekebileceğini düşünür. Ders alınabilecek hayvanlar tilki ve aslandır. Tilki kurnazdır ve tuzakları fark edebilir, ama aslan da fazlasıyla güçlü ve korkutucudur. Her zaman aslan gibi olmak pek de iyi bir şey değildir; yalnızca kaba kuvvetle hareket etmek, tuzaklara düşmeniz riskini beraberinde getirecektir. Yalnızca kurnaz bir tilki de olamazsınız: Zaman zaman sizi güvende tutabilmesi için aslanın gücüne ihtiyacınız vardır. Fakat kendi şefkatinize ve adalet anlayışınıza bel bağlarsanız, uzun süre ayakta kalamazsınız. Neyse ki insanlar kolay aldanırlar. Görünüşlere kapılıp giderler. Böylece bir yönetici olarak sözlerinizi yerine getirmediğiniz ve merhametsiz davrandığınız halde, dürüst ve şefkatli görünerek iktidarınızı koruyabilirsiniz.
Tüm bunları okuduktan sonra Machiavelli'nin tamamen kötü bir adam olduğunu düşünüyor olmalısınız. Pek çok insan bu görüştedir ve "Makyavelci" sıfatı, bir itham olarak, düzenbaz ve insanları kendi çıkarları için kullanan kişiler için kullanılır. Buna rağmen bazı filozoflar Machiavelli'nin önemli bir şeyi ifade ettiğine inanır. Belki de alışılagelmiş iyi davranışlar liderler için işe yaramamaktadır. Gündelik hayatta merhametli olmak ve size söz veren insanlara güvenmek başka şeydir, ama bir ülke ya da devletin başındaysanız diğer ülkelerin size iyi davranacağına güvenmek tehlikeli bir tutum olacaktır. 1938'de Adolf Hitler İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain'e Almanya'nın topraklarını daha fazla genişletmeyeceği sözünü verdiğinde, Chamberlain ona inanmıştı. Şimdi bakıldığında Chamberlain'in bu davranışı oldukça naif ve budalaca görünür. Machiavelli böyle bir durumda Chamberlain'e, Hitler'in yalan söylemek için bin bir türlü sebebi olduğunu ve ona güvenmemesi gerektiğini söylerdi.
Öte yandan Machiavelli'nin muhtemel düşmanlara karşı aşırı gaddarca eylemleri desteklediğini de unutmamak gerekir. Machiavelli'nin Cesare Borgia'nın davranışlarını açıkça onaylamış olması, on altıncı yüzyılın kanlı İtalya'sında bile şaşkınlıkla karşılanmıştı. Çoğumuz bir yöneticinin en azılı düşmanına karşı takınacağı tavırda bile bazı katı sınırlar olması gerektiğini ve bu sınırların yasalarca belirlenmesi gerektiğini düşünür. Eğer bu sınırlar belirlenmezse, sonunda vahşi despotlar ortaya çıkacaktır. Adolf Hitler, Pol Pot, Saddam Hüseyin ve Robert Mugabe, her biri iktidarda kalabilmek için Borgia'nınkine benzer yöntemler uygulamışlardır. Bunlar Machiavelli felsefesi için iyi bir reklam sayılmaz.
Machiavelli kendini insanların temelde bencil olduğunu anlayan bir realist olarak görüyordu. Thomas Hobbes da aynı görüşteydi: Toplumun nasıl yapılanması gerektiği üzerine açıklamaları bu görüşe dayanıyordu.