Tanrı'nın varlığını Tanrı'nın özü temelinde kanıtlamaya çalışan argümanlara ontolojik argümanlar denir. Bu türden ilk argümanı Centerburyli Aziz Anselmus (1033-1109) Proslogion kitabının ikinci bölümünde vermişti.
Aşağıda bu kitaptan, bahsedilen kanıtlamaya ilişkin bir bölüm var. *
O halde, Yüce Tanrım, bana inanma gücünü Sen verdin, Senin uygun gördüğün kadarıyla anlayabilme gücünü bana bahşettin, Senin var olduguna inandığım gibi Sen varsın ve Sen Senin olduguna inandığım şeysin. Şimdi Senin düşünülebileçek her şeyden daha yüce olduguna inanıyoruz. Yoksa, "Aptal içinden Tanrı yoktur dediği" [Mezmurlar, 13: l; 52: l] için bir doğası olmayan böylesi şey olanaklı değil midir? Ancak hiç kuşkusuz bu aynı Aptal benim neden söz ettiğimi, yani "düşünülebilecek en yüce şeyden daha yüce bir şeyi" duyduğunda, duymuş olduğu şeyi anlar ve gerçekte neyin var olduğunu anlamasa bile zihninde var olanı anlar. Çünkü zihinde bir nesnenin var olması için bir şeye ve gerçekte var olan bir nesneyi anlamak için bir başka şeye gerek vardır. Böylece bir ressam işe koyulmadan önce bir plan yapar, yapacağı şey [tablo] zihninde bulunur ancak onun gerçekte var olmadığını bilir, çünkü henüz onu yapmamıştır. Onu gerçekten boyayıp bitirdi ginde, o zaman tablo hem zihnindedir hem de şimdi onu yapmış olduğu için onun var oldugunu anlar. Bu durumda Aptal bile zihninde var olan "düşünülebilecek en yüce şeyden daha yüce bir şeyi" kabul etmek zorunda kalır. Çünkü duyduğunda bunu anlar ve neyi anlarsa o zihnindedir. Elbette ki, düşünülemeyecek kadar yüce olan şeyden daha yüce bir şey yalnızca zihinde var olamaz. Çünkü eğer yalnızca zihinde var olursa, daha yüce olan şeyin gerçeklikte de var olduğu düşünülebilir. Düşünülemeyecek kadar yüce olan şeyden daha yüce bir şey yalnızca zihinde var olursa, bu, aynı düşünülemeyecek kadar yüce olan şeyden daha yüce bir şey, düşünülebilir olan en yüce şeydir. Ancak besbelli ki, bu olanaksızdır. Dolayısıyla hiç kuşkusuz düşünülemeyecek kadar yüce olandan daha yüce bir şey hem zihinde hem de gerçeklikte kesin olarak vardır.P l. Tanrı, kendisinden daha yüce bir şeyin düşünülemeyeceği bir şeydir (tanım).
P2. Anlayışta varoluş ve gerçeklikte varoluş iki ayrı şeydir.
P3. Gerçeklikte varoluş, anlayışta varoluştan daha yücedir.
(P3a. Gerçeklikte var olan bir şey, anlayışta var olan bir şeyden daha yücedir.)
P4. Bir aptal bile "kendisinden daha yüce bir şeyin düşünülemeyeceği bir şey"i anlar.
P5. Eğer bir şey anlaşılıyorsa, o zaman o şey anlayışta vardır (tanım).
C l. "Kendisinden daha yüce bir şeyin düşünülemeyeceği bir şey" anlayışta vardır (modus ponens, P4, P5).
P6. "Kendisinden daha yüce bir şeyin düşünülemeyeceği bir şey" yalnızca anlayışta var olabilir (reductio için varsayım).
P7. "Kendisinden daha yüce bir şeyin düşünülemeyeceği bir şey'5 için yalnızca anlayışta var olana göre gerçeklikte var olan daha yücedir.
C2. "Kendisinden daha yüce bir şeyin düşünülemeyeceği bir şey"den daha yüce bir şey vardır (örnekleme, P6).
C3. "Kendisinden daha yüce bir şeyin düşünülemeyeceğbir şey" yalnızca anlayışta var olamaz. Aynı zamanda gerçeklikte de olmalıdır. (reductio,P 6-C2).
4. Tanrı vardır (definiens1 yerine definiendum'un konulması, C3, Pl).
*"Batı Felsefesindeki 100 Temel Mesele", M. Bruce-S. Barbone, çeviren: Mustafa Topal, İletişim y., 2014, s.49