kötülük problemi*

Tanrı tarafından yaratılmış olduğu kabul edilen dünyamızda varolduğu ve Tanrının varoluşuna ya da en azından temel özelliklerine zarar verdiği veya gölge düşürdüğü düşünülen kötülüklerle ilgili problem. Buna göre, içinde yaşadığımız bu dünyada kötü olan bazı şeylerin ve kötülüklerin varolduğu herhâlde pek yadsınamaz. Nazilerin yapmış olduğu soykırım, Bosna'daki katliam, buna en güzel iki örnektir. Bu dünyada, insan varlıkları çeşitli nedenlerle başka insanlara kötülük etmekte, onlara işkence yapmakta, acı vermekte ve hatta yaşamlarını sona erdirmektedirler. Bu bilinçli bir kötülüktür ve karşımıza ahlâkî bir problem olarak çıkar.

Bir de doğal felâketler dediğimiz ve yine kötü diye nitelediğimiz şeyler vardır; depremler, salgın hastalıklar ve açlık da, şöyle ya da böyle insanların yaşamlarına son verebilen ve bundan dolayı kötü diye nitelenen doğal oluşumlardır. Söz konusu doğal kötülükleri doğal nedenlerle açıklamaya kalkışsak bile, bu kadar kötülüğün karşısında, insanın nasıl olup da mutlak olarak iyi olan bir Tann'nın varoluşuna ciddî ciddî inanabileceği yanıt bekleyen bir soru olarak kalır.

Ateistler bu durumu Tanrının varolmadığının bir kanıtı olarak görmüşlerdir. Zira, herşeyi bilen bir Tanrı, bu dünyada birtakım kötülüklerin varolduğunu da bilir; herşeye gücü yeten bir Tanrı, bu kötülüklerin ortaya çıkmasına engel olabilir ve mutlak olarak iyi olan bir Tanrı, bu kötülüklerin ortaya çıksını istemez. Buna göre, herşeyi bilen, gücü herşeye yeten ve mutlak olarak iyi olan bir Tann'nın varoluşuyla bu dünyadaki kötülükler hiçbir şekilde bağdaştırılamaz.

Nitekim, ünlü İngiliz filozofu David Hume, bu uyuşmazlığı şu şekilde, tam bir açıklıkla ifade etmiştir: a) Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da, gücü mü yetmiyor? Öyleyse, Tanrı, herşeye gücü yeten bir varlık değil de, güçsüz bir varlıktır. b) Yoksa, Tanrının bu kötülükleri engellemeye gücü yetiyor da, önlemek mi istemiyor? O hâlde, Tann, mutlak olarak iyi olan bir varlık değil de, kötü niyetli bir varlıktır, c) Fakat, Tanrı hem güçlü ve hem de kötülüğü ortadan kaldırmak niyetinde olan yetkin bir varlık ise, nasıl oluyor da bunca kötülük varolabiliyor?

Kötülük problemiyle ilgili çözümler
Daha çok tateizm tarafından Tanrının varoluşunun aleyhine bir kanıt olarak öne sürülen kötülük problemi karşısında, dünyada varolan kötülüğün Tanrı nın varoluşuna ve sıfatlarına gölge düşürmeyecek şekilde açıklanmasını amaçlayan çözümler.

Bu çerçeve içinde, üç ayrı çözümden söz edilmiştir. Bu çözümlerden birincisi, 1 azizlerin ve iyiliğin varoluşunu temele alır. Söz konusu çözüme göre, bu dünyada kötülüğün varoluşu, daha yüksek ve olumlu ahlâkî değerlere yol açtığı için haklı kılınabilir. Kötülük, hiç kuşku yok ki, iyi bir şey değildir. Fakat, kötülük, iyiliğe katkı yapan bir şey olarak görülebilir. Buna göre, yoksulluk hiç varolmasa, insanların yoksullara yardım etine gibi ahlâkî bakımdan iyi olan eylemleri temelsiz kalır. Birtakım yüce insanların, kendilerine âdeta boş vererek, yoksulların ve güçsüzlerin yardımına koşmaları ve böylelikle yüce ve yetkin insanlar hâline gelmeleri, ancak yoksulların ve güçsüzlerin varlığıyla anlam kazanır. Kötülerin ve kötülüklerin olmadığı yerde, iyilerin ve iyiliklerin varoluşu hiçbir anlam ifade etmez. Evet, dünyamızda savaşlar, işkence ve toplu kıyımlar vardır, ama kahramanlar ve azizler, ancak bunlardan dolayı ortaya çıkabilir. Bundan dolayı, kötülüğün varoluşu. Tanrının yokluğunu kanıtlayan bir argüman olmaktan çok, iyiliği temellendiren ve iyiliğe katkı yapan bir şey olarak anlaşılmalıdır.

İkinci çözüm denemesi ise, 2 sanatsal analoji düşüncesine dayanır. Başka bir deyişle, söz konusu çözüm, dünya ile sanat eseri arasında bir analoji kurar. Nasıl ki, bir müzik eseri, uyumlu bir bütün oluşturmakla birlikte, arada, daha sonra uyumlu hâle getirilen u- yumsuz notalar içerirse, nasıl ki güzel bir resmin kendi içinde gölgeler ve zaman zaman karanlık bölgeler bulunursa, aynı şekilde dünya da, içindeki birtakım kötülüklere rağmen, bir bütün olarak uyumlu, düzenli, güzel ve iyi bir dünyadır.

Bu dünyadaki kötülükler, dünyanın iyiliğine ve güzelliğine gölge düşürmez, tam tersine dünyanın bütünündeki iyiliğe ve güzelliğe katkı yapar. Alman filozofu tLeibniz'in 'dünyamızın mümkün dünyalar içindeki, en iyi ve en yetkin dünya olduğu' şeklindeki görüşü de, bu çerçeve içinde değerlendirilmelidir. Bu dünyadaki kötülükler, onun en yetkin dünya olmasına zarar vermez. Zaten, tümüyle yetkin ve iyi bir dünya hiçbir şekilde söz konusu olamaz. Tümüyle yetkin ve iyi bir dünya beklemek anlamlı bir şey değildir, çünkü bu, TamVnın sonsuz iyiliğini ve yetkinliğini tekrarlaması, yani kendisine eş koşması anlamına gelir. Fakat böyle bir şey söz konusu olamaz, çünkü Tanrı mutlak olarak birdir ve sonsuzca yetkin ve iyidir.

Üçüncü çözüm ise, 3 özgür irâde fikrini temele alır. Bu üçüncü yaklaşıma göre. Tanrı insan varlıklarına özgürlük vermiştir. Yani, insanlarda, onlara ne yapmaları gerektiğiyle ilgili olarak tercihte bulunma imkânı veren bir irâde vardır. Biz insan varlıktan özgür bir irâdeye sahip olmasaydık eğer, bizim makina- lardan, robotlardan hiçbir farkımız olmayacaktı. Şu hâlde, bizim kötü olanı seçmemiz ve yapmamız, dünyada kötülüğün ortaya çıkışı, insanların özgür irâdeye sahip olmalannın zorunlu bir sonucudur. Aksi takdirde, özgür irâdeden söz edilemez.

Bu yaklaşımı benimseyenler, içindeki insanların, kendilerini zaman zaman kötü olana yönelten özgür bir irâdeye sahip oldukları bir dünyanın, insan eyleminin önceden belirlendiği, insanların yalnızca iyi eylemleri yapacak şekilde programlandığı bir dünyaya tercih edilmesi gerektiğini belirtirler.

Gerçekten de, tüm eylemlerimiz önceden belirlenmiş olsa, bizim eylemlerimizi ahlâkî bakımdan iyi olan eylemler olarak niteleme imkânımız kalmaz, çünkü ahlâkî iyilik, yalnızca irâde özgürlüğüyle olanaklıdır.

Ayrıca şunları da okuyabilirsiniz:
Kutsal Sığır ve Kötülük Problemi
Tanrıbilim ve kötülük problemi

* Paradigma Felsefe Szlüğü, Ahmet Cevizci, Paradigma Y.,  1999


Please Select Embedded Mode To Show The Comment System.*

Daha yeni Daha eski