"Göksel Kürelerin Devinimleri" adlı bilim tarihinde çığır açan eserinde Copernicus'un, dönemin Papa'sı III. Paulus'a yönelik yazdığı önsöz



Pek Aziz Efendimiz, Papa III. Paulus'a; Nicolaus Copernicus'un 
Göksel Kürelerin Devinimleri'ne Önsözü

Gerçekten de Aziz Babamız, geleceğin nasıl şekilleneceğini kestirebiliyorum; insanlar evrendeki kürelerin devinimlerine dair yazmış olduğum ve Dünya küresine belirli devinimleri yakıştırdığım bu kitaplarımı ellerine alır almaz, düşüncemden ötürü ıslıklanarak sahneden kovulmam gerektiğini haykıracaklar. Kitaplarım, başkalarının onlarla ilgili görüşlerini önemsemeyeceğim ölçüde aklımı başımdan almış değil. Bir filozofun görüşlerinin avamın yargısına bırakılamayacağının da bilincindeyim; zira filozofunki, Tanrı tarafından insan aklına izin verildiği ölçüde her şeyde hakikati araştırmakla görevli bir çabadır. Bunun yanında doğruluktan tümüyle uzak görüşlerden de sakınılması gerektiği kanaatindeyim. Buna göre, Dünya'nın devindiğini bildirdiğimde, yüzyıllara dayanan yargılarla Dünya'nın göklerin ortasında durduğuna, adeta onun merkezine yerleştirildiğine dair görüşe inanan insanların bunu saçmalık, àcróama olarak göreceğini kendi kendime düşündüm durdum; bu yüzden, Dünya'nın hareketini kanıtlamaya çalıştığım bu kitabı yayınlasam mı, yoksa Lysis'in Hipparchus'a yazdığı mektupta da[26] anlatıldığı gibi felsefenin sırlarını yazmadan sadece sözlü olarak akrabalarına ve arkadaşlarına anlatan Pythagorasçıları ve benzerlerini örnek mi alsam diye uzun süre kendimle tartıştım. Bana öyle geliyor ki Pythagorasçılar, bazılarının düşündüğü gibi öğretilerini paylaşmaktan duydukları kıskançlıktan değil de büyük insanlara ait böylesine güzel ve binbir zorlukla dolu keşif, maddi bir kazancı olmaksızın kalem oynatmayı sıkıcı bulan ya da başkalarının yüreklendirip örnek olmasıyla hür felsefe çalışmasına özendirilse de aklî donukluklarından ötürü filozoflar arasında tıpkı balarılarının arasındaki erkek arılar gibi duran kişilerce hor görülmesin diye böyle yapıyordu. Bütün bunları zihnimde tartarken, görüşümdeki yenilik ve tuhaflıktan ötürü korkuya kapılmamı gerektiren bu küçümseme, beni başlamış olduğum bu çalışmayı neredeyse bırakma noktasına getirmişti.

Fakat dostlarım, uzunca bir süre bocalayan ve hatta konuya ilgisini bile yitiren beni yeniden harekete geçirdi: Bu dostlarımın arasında önceliği, ilmin her sahasında şöhrete sahip Capua Kardinali Nicolaus Schonbergius alır. Onun ardından beni içtenlikle seven, edebiyatın tümünde olduğu gibi kutsal metinler konusunda da dikkatli bir öğrenci olan, Chelmno Piskoposu Tidemannus Gisius gelir. O da beni çoğu kere cesaretlendirmiştir; hatta bazen kızarak sadece dokuz yıl değil, bunun dört katı kadar bir zaman daha kendime saklamış olduğum bu kitabımı yayınlamayı, ışığa çıkarmayı düşünmem için üstelemiştir. Benzer şekilde hiç de az kişiden oluşmayan, pek seçkin ve eğitimli bir kesimse, korkularımdan ötürü çalışmamı matematikle ilgilenenlerin ortak kullanımına sunmayı daha fazla geciktirmemem için beni yüreklendirmiştir. Onlara göre, birçoklarına Dünya'nın devindiğine dair kuramım o anda ne kadar saçma görünüyor idiyse kitaplarımın yayınlanmasıyla bir o kadar beğeni ve takdirle karşılanacak, pek açık kanıtlarımla birlikte tuhaflık sisi de dağılacaktı. En nihayetinde bu ikna edici sözlerle ve söz konusu ümitle kamçılanarak uzun zamandan beri benden beklenen çalışmamın dostlarım tarafından basılmasına izin verdim.

Daha önceden bir araya getirmekte binbir güçlük çektiğim Dünya'nın hareketine dair görüşlerimi kaleme almakta tereddüt etmediğimden ötürü[27] gece çalışmalarımı[28] gündüz ışığına çıkarma cesaretini göstermiş olmamı Kutsal Makamınız çok garipsemeyecekse de; –matematikçilere ait geleneksel görüşün ve yaygın kanaatin aksine– Dünya'ya bir hareket yakıştıran hayalin zihnimde nasıl hâsıl olduğunu benden duymak isteyecektir. Kutsal Makamınızın; matematikçilerin araştırmalarında birbirleriyle olan tutarsızlıklarını görmüş olmam dışında, evrendeki kürelerin hareketlerini hesaplamaya yönelik farklı bir yöntem aramaya beni iten bir şeyin olmadığını bilmesini isterim. Evvela Güneş'in ve Ay'ın hareketine dair öyle belirsiz ifadeler kullanıyorlar ki bir dönencel yılın

daimi büyüklüğünü gösteremiyor ve gözlemleyemiyorlar. Sonra, Güneş ve Ay ile birlikte diğer beş gezici yıldızın hareketlerini belirlemede aynı prensiplerden, hesaplamalardan ya da devinimlerle görünen hareketler için aynı kanıtlardan yararlanmıyorlar. Öyle ki, kimileri sadece eş merkezli çemberleri[29], kimileri de dış merkezli çemberleri ve dış tekerleme eğrilerini kullandığından aradıklarına da doğru dürüst ulaşamıyorlar. Eş merkezli çemberlere güvenenler, farklı devinimlerin onlar sayesinde saptanabileceğini gösterebiliyorlarsa da buradan tümüyle olaya özgü kesin bir sonuç çıkaramıyorlar. Buna karşılık dış merkezliliği göz önünde tutanların bu çemberler sayesinde görünen hareketlerin büyük bir bölümünü hesaplayabildiği görülüyorsa da hareketin düzenliliğine dair ilk kaidelerle büyük ölçüde çeliştikleri de gözden kaçmıyor. Ayrıca meselenin özünü –yani evrenin biçimini ya da bir dereceye kadar kesin simetrisini– belirleyemiyor, kabullerinden çıkaramıyorlar. Böylelerinin durumu şuna benzer: Bir kişi, her biri güzel olmakla birlikte tek bir vücuda ait olmayan ve birbirine uymayan ellerini, ayaklarını, kafasını ve diğer organlarını başka başka yerlerden alırsa, bedeni –bu parçalardan ötürü– bir insandan ziyade bir canavara benzer. Öyle ki, mğodon dedikleri kanıtlama sürecinde ya gerekli bir unsuru atlamış ya da asla konuya ait olmayan farklı bir unsuru eklemiş görünüyorlar. Kesin prensipleri izlemiş olsalardı, belki de bu durum başlarına gelmezdi. Zaten öne sürdükleri hipotezler yanlış olmasaydı, hipotezlerden çıkan her sonuç hatasız bir şekilde onaylanırdı. Söylediklerim şu an biraz karışıksa da yeri geldiğinde daha da anlaşılır olacaktır.[30]

Evrendeki kürelere özgü hareketlerin yapısına dair geleneksel matematikteki kesinlikten yoksunluğun üzerinde uzunca bir süre durunca, bu dünyadaki en değersiz konularda bile gereğinden fazla düşünmüş olan filozofların, en iyi ve en düzenli Sanatçı'nın bizim için yaratmış olduğu Dünya'nın işleyişine özgü hareketlere dair ortaya kesin bir şema koyamaması beni rahatsız etmeye başlamıştı. Bu yüzden içlerinde evrendeki kürelere, okullarda matematik ilmini öğretenlerinkinden farklı hareketler atfedenin olup olmadığını öğrenmek için, ulaşabildiğim ölçüde bütün filozofların kitaplarını yeniden gözden geçirmeyi kendime bir görev bildim. Bu sayede evvela Cicero'da[31], Nicetas'ın Dünya'nın devindiği düşüncesinde olduğunu öğrendim. Daha sonra Plutarchus'ta[32] başkalarının da bu görüşü paylaştığını gördüm. Bu noktada, herkese faydası olması açısından, Plutarchus'un sözlerini aktarmak istiyorum: "Bazıları Dünya'nın hareketsiz durduğunu düşünüyor. Fakat Pythagorasçı Philolaus Dünya'nın, Güneş ve Ay gibi, eğik bir çember içinde ateşin etrafında döndüğüne inanıyor. Pontuslu Heraclides ve Pythagorasçı Ecphantus da Dünya'nın ileri doğru değil de bir tekerlek gibi, kendi merkezi etrafında batıdan doğuya doğru hareket ettiğini düşünüyor."[33]

Bu kaynaklardan yararlanma fırsatını bulduktan sonra Dünya'nın hareketliliğini düşünmeye başladım. Ve bu düşünce ilk başta tuhaf gelmesine rağmen; benden önce başkalarının da gezegenlere özgü fenomeni açıklamak için çemberleri istedikleri gibi hayal etme özgürlüğüne sahip olduklarını gördüm. Bunun üzerine Dünya'ya bir devinim atfedince, göksel kürelerin devinimlerine dair eldeki kanıtların eskilerin kanıtlarından daha sağlam olup olmayacağını denemenin işimi kolaylaştıracağını düşündüm.

Nitekim çalışmanın ilerleyen kısımlarında Dünya'ya atfettiğim hareketler üzerinde dururken, çok sayıda uzun gözlemin yardımıyla en sonunda; diğer beş gezici yıldızın hareketlerinin Dünya'nın dairesel hareketiyle alakalı olduğunu ve yine hareketlerin her bir gezegenin devinimiyle hesaplanabileceğini; dahası bütün fenomenlerin sadece bu duruma uymakla kalmadığını, ayrıca bu bağıntının bütün gezegenlerin ve kürelerinin ya da yörünge çemberlerinin düzenini, büyüklüğünü ve hatta bizzat gökleri yakından ilgilendirdiğini; ondaki hiçbir parçanın, geri kalan parçaları ve bütün olarak evreni bozmadan yön değiştiremeyeceğini keşfettim.[34] Buna uygun olarak çalışmamı düzenlerken şu sırayı izledim: İlk kitapta kürelerin ve yörünge çemberlerinin tüm konumlarını


Dünya'ya atfettiğim hareketlerle birlikte anlatıyorum; böylece bu kitap evrenin genel yapısını içermiş oluyor. Fakat sonraki kitaplarda diğer gezegenlerin ve kürelerinin ya da yörünge çemberlerinin bütün hareketlerini Dünya'nın hareketliliğiyle ilişkilendiriyorum; böylece diğer gezegenlerin ve yörünge dairelerinin görünen hareketlerinin Dünya'nın hareketleriyle ilişkilendirilmesi sonucunda kayda geçirilebileceği aktarılmış oluyor. İyi eğitimli, hünerli matematikçilerin bana katılacağından şüphem yok; zira matematikçiler, evvela felsefenin gerektirdiği gibi, benim bu çalışmada bütün bunları gösterirken naklettiklerime dair yüzeysel değil derin bir düşünce ve çaba göstermeye istekliler. Kimsenin yargısından kaçmadığımı eğitimliler kadar eğitimsizler de görsün diye, gece çalışmalarıma ait bu ürünleri başkasına değil de sizin Kutsal Makamınıza adamayı tercih ettim; zira dünyanın yaşadığım bu köşesinde de, hem mevkiinizin saygınlığından hem de matematiğe ve edebiyata olan sevginizden dolayı en seçkin kişi olarak kabul ediliyorsunuz; her ne kadar bir atasözü "dalkavuğun ısırığına çare yoktur" dese de otoritenizin yargısıyla iftiracıların ısırıklarına karşı kolayca kalkan olabilirsiniz.

Aslında onlara ait yargıları çılgınlık olarak görüp küçümseyeceğim için, tümüyle matematik cahili olmasına rağmen yargısını sunmaya yeltenecek mataiólogoi[35] çıkar da Kutsal Söz'ün bir yerini kendi amaçlarına göre çirkince bozup çalışmama saldırmaya ve beni paylamaya kalkışır diye pek de endişeleniyor değilim. Öyle ki, yazarlığıyla tanınan fakat matematikçiler arasında sayılmayan Lactantius'un[36], Dünya'nın küre şeklinde olduğunu söyleyenlerle çocukça alay etmesi bilinmeyen bir şey değildir. Yani demem o ki, benimle bu şekilde alay edecek birileri çıkarsa âlimler hiç şaşırmasın. Matematik, matematikçiler için yazılır[37]; düşüncem beni yanıltmıyorsa, çalışmalarımın, şu anda başında sizin Kutsal Makamınızın bulunduğu Kilise Devleti'ne de hizmet ettiği görülecek. Kısa süre önce X. Leo başkanlığında düzenlenen Laterano Konsülü'nde Kilise Takvimi'nin yeniden düzenlenmesi konusu ele alınmış, ancak yıl ve ay uzunluğu ile Güneş ve Ay'ın hareketleri birbirini tutacak şekilde hesaplanamadığından konu muallâk kalmıştı.[38] O zamandan beri bu konuyla ilgilenen pek seçkin Fossombrone Piskoposu Paulus'un önerisiyle kendimi bu konular üzerinde daha dikkatli bir şekilde çalışmaya adadım. Fakat bu hususta elimden ne gelmişse, tümünü başta sizin Kutsal Makamınız olmak üzere, diğer bütün iyi eğitimli matematikçilerin değerlendirmesine sunarım. Ve bu kitabın yararlılığına dair gerçekleştirebileceğimden daha fazlasını vaat etmemek adına, artık çalışmanın kendisine geçiyorum.


Göksel Kürelerin Devinimi Üzerine 
Nicolaus Copernicus
Çeviren: C. Cengiz Çevik
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Please Select Embedded Mode To Show The Comment System.*

Daha yeni Daha eski